İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, yakın zamanda yaptığı bir basın toplantısında, "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" şeklinde dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Bu sözler, dünya genelinde büyük bir yankı uyandırırken, bölgede yaşanan insani krizin boyutlarını gözler önüne serecek verilere ve tanıklara ihtiyaç duyulmasına yol açtı. Gazze Şeridi, uzun süredir süregelen çatışmalar ve kısıtlamalar nedeniyle ciddi bir insani krizle karşı karşıya. Ancak Netanyahu'nun iddialarının gerisinde ne var? Gerçekler ne diyor? Bu haberde, Gazze’deki açlık ve yaşam koşullarını daha iyi anlamak için farklı kaynaklardan elde edilen verilere ve tanıklara yer veriyoruz.
Gazze Şeridi, 2,1 milyon insanın yaşadığı dar bir coğrafya. Birleşmiş Milletler’e göre, bölgedeki insanların yaklaşık %70’i ihtiyaç sahipleri olarak kabul ediliyor. Asıl sorun ise, Gazze’ye uygulanan ekonomik ambargo ve sürekli çatışmalar nedeniyle bu insanların temel gıda maddelerine ve sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorlanması. 2022 yılında, Gazze’de yaşayan bireylerin %90’ından fazlasının yaşamsal gıda maddeleri için yardıma ihtiyacı olduğu kaydedildi. Bu rakamlar, Netanyahu’nun ifade ettiği durumun ne kadar uzağında olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu süreçte birçok uluslararası kuruluş, bölgede yaşanan durumu raporlarla belgeledi. Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Gazze’deki sağlık sisteminin büyük bir krizin eşiğinde olduğunu ve temel sağlık hizmetlerinin bile sağlanamadığını belirtti. Yani, Netanyahu’nun “açlıktan ölme” açıklamasının gerisindeki gerçekler, uluslararası gözlemciler tarafından pek de iç açıcı bulunmuyor.
Gazze’de yaşam mücadelesi veren bireylerin gözünden durumu anlamak, rakamlardan daha çarpıcı bir bakış açısı sunuyor. Bölgedeki insani krize tanıklık eden birçok kişi, gıda yokluğunun ve yetersiz beslenmenin getirdiği sağlık sorunlarını dile getiriyor. Örneğin, Gazze’de bir anne olan Fatma, "Her gün çocuklarım için yemek hazırlamak istiyorum ama bazen bu imkânsız hale geliyor. Pazar yerinde sadece birkaç sebze bulabiliyorum ve çoğu zaman bu bile yeterli olmuyor. Çocuklarıma sağlıklı gıdalar veremiyorum" diyor. Ayrıca, başka bir tanık olan Ahmed ise, "Bazen günlerce karnımızı doyuracak bir şey bulamıyoruz. Ekonomik şartlar çok zor ve birçok insan bu yüzden hastalanıyor. Açlık, sadece bir kelime değil, bizim günlük hayatımızın bir parçası" şeklinde yaşadığı durumu ifade ediyor.
Netanyahu'nun iddiaları, uluslararası toplumda istismar edilen bir gerçeği göz ardı ediyor gibi görünmektedir. Gazze’nin yaşadığı bu derin insani kriz, sadece ünvanlı liderlerin açıklamaları ile değişmeyecek kadar ciddi ve karmaşık bir durumdur. Çatışmaların ve ekonomik ambargonun yarattığı bu acımasız tablo, burada yaşayan insanların hayatını derinden etkiliyor. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar gibi savunmasız gruplar, bu kötü koşullardan en çok etkilenenler arasında. Gazze’de insani yardım kuruluşları, yardıma ihtiyaç duyan bireylere ulaşmak için çabalarını artırmaya çalışırken, uluslararası toplumun da bu krizi göz ardı etmemesi gerektiği bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Gazze'deki insani durum, Netanyahu’nun açıklamaları ile karşılaştırıldığında, çok daha karmaşık ve derin bir resmi gözler önüne seriyor. O yüzden, sadece liderlerin söylemlerine kulak vermek yerine, sahada yaşanan gerçekleri de dikkate almanın önemi her zamankinden daha fazla. Küresel kamuoyunun bu sorunu daha iyi anlaması ve çözüm üretmesi için bölgedeki insan hikayelerini duyurmak ve destek olmak büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun iddialarının gerisinde yatan gerçekleri ele almak, meseleye daha adil bir perspektiften yaklaşmamıza yardımcı oluyor. Bu tür durumların uluslararası politikalara etkisini anlamak ve insanların sesini duyurmak, herkesin ortak sorumluluğu olmalıdır. Umarız, bu tartışmalar ve raporlar, Gazze halkının yaşadığı derin insani kriz için bir farkındalık yaratır ve gerekli adımların atılmasına zemin hazırlar.